Mustafa BAŞAR
7 min readSep 12, 2021

Gastronomi şehrinde büyümüş çocuğun kilo verme hikayesi..

Bundan dört-beş yıl önce bir yurt dışı seyahatinde çok sevdiğim bir çalışma arkadaşım kendinde bir takım rahatsızlıklar hissetti. Ülkeye dönüşte yaptırdığı tetkikler sonucu kanser olduğunu öğrendik. Bu benim için adeta bir yıkım olmuştu. Arkadaşım çok kiloluydu ve bu süreci atlatması için yoğun bir mücadeleye girmesi gerekiyordu. Öyle de oldu. Malesef verilen tüm çabalara rağmen sonuç vermedi. İki yıllık bir savaşın sonunda aramızdan ayrıldı. Rahmetle ve özlemle anıyorum.

Sürecin başladığı gün yaptığım araştırmalarda kanserli hücrelerin şeker, aşırı kilo nedeni ile daha çabuk yayıldığını öğrendim. Benim için yeni bir süreç başlamıştı.

Artık yemek için yaşamayacak, yaşamak için yiyecektim. (Gastronomi şehri olan Gaziantep'te doğup büyümüş hayatının büyük bir kısmı yemek üzerine kurulu bir kültürden gelen bir insan için bu yeni karar nasıl olacaktı? Böyle bir değişim mümkün müydü?)

Hayatımın merkezinde olan bu alışkanlığımı değiştirme işareti belirmişti. Büyük bir azimle araştırıyor, ne buluyorsam okuyordum. Bu araştırmalarım sırasında keşfettiğim kan grubuna göre besleme metodunu anlatan bir Türkçe, İngilizce kaynakları özümsedikten sonra nasıl bir yol izleyeceğim konusunda yol haritamı çıkardım.

İlk yapacağım iş 72 saat yemek orucu ile akşamları sadece su içerek detoks yapacak ve vücudu şaşırtacaktım. vücut gerçekten şaşırmıştı. Bu sert kıtlık sürecine üç günün sonunda sindirim sistemi rahatlamış olsa bile enerji düşmesi ile birlikte bir miktar halsizlik gibi durumlar yaşanmıştı. (böyle bir şey denemeden doktorunuza danışın ve bağışıklık sistemimizin durumun kontrol ettirin. İstenmeyen durumlar ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Ben bu duruma Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak diyorum.)

Bu yeni vücudu sersemleten uygulamadan sonra asla hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Kilo verme konusundaki öğrendiğim ve uyguladığım yol haritamın ana kriterleri aşağıdaki gibi olacaktı.

Üç beyazdan uzak dur. (şeker, Un, Tuz)

Şeker; Vücut tarafından sindirilmez ve direkt karaciğer tarafından depolanır. Karaciğerde yer kalmadığında özellikle otuz beş yaş sonrasında bel bölgesinde oluşan simidin sorumlularından biri kendisidir.

Un; Atalarımız geçmişte unu değirmende öğütür ve kepeğini ayırmazlardı. İçine ekşi maya ve su dışında bir madde katmadan ekmek yaparlardı. Bugün ise öğütülen unlar kepeklerinden ayrılır.

Kepeğin ekmeğin içindeki fonksiyonu midede sindirime yardımcı olmaktır. Bugün ki ekmeklerde kullanılan kepeksiz unlardan dolayı unun hammaddesi olan nişasta direkt karaciğerde ve bel bölgesinde depolanır. Unlu mamuller tüketen bir insan iki saat sonra kan şekerinin düşmesi ile açlık hisseder ve sürekli yemek yemeye ihtiyaç duyar. Bu durumu bizzat bir çalışma arkadaşımda gözlemle durumum oldu. Arkadaşım ekmek ve unlu mamulleri tüketimi fazla olması nedeni ile iki saatlik periyotlarla kan şekerinin düşmesi ile yeniden bir şeyler yeme ihtiyacı hissediyor. Hatta bu döngü gece kalkıp yemek yemeye kadar varmıştı. Buzdolabı faresi. :))) Ayrıca başka bir sonucu olarak hastahaneye ve acil servisler resmen abone olmuştu. İki gün aralıklarla hastahaneye kaldırılmazsa günü boş geçmiş sayıyordu.

Günlerden bir gün onunla yaptığımız sohbet tüm süreci değiştirdi. Şimdi ekmek ve unlu mamullerden yapılan yemeklerden uzak duruyor, çaya ve kahveye şeker atmıyor, her gün öğlen ve akşam olmak üzere en az 10000 adım yürümeye çalışıyor. Ne mi oldu? Artık hastaneye kaldırılmıyor, gece acıkıp dolaptan buzdolabı faresi gibi yemek aşırmıyor. En önemlisi ciddi miktarda kilo verdi ve yaşam kalitesinin inanılmaz artığını söylüyor.

Ekmeğin hayatımızda tamamen çıkarmak istemezsek, ekşi mayadan yapılmış %100 buğday unu ya da %100 çavdar unundan yapılmış ekmekleri tercih edebiliriz.

Tuz; vücuttaki tuz oranın artması ve sürekli fazla miktarda tuz tüketilmesi kolesterol sorunlarına yol açabilir.

Yukarıdaki saydığım nedenlerden dolayı yemeklerde tuz oranını azalttım. Çaydan ve kahveden başlayarak şeker tüketimini sıfırladım. Un ve unlu mamullerde mamul ürünlerin tümünü tüketmekten ilk 6 altı ay kesintisiz olarak vazgeçtim. Şimdilerde hafta sonları pazar kahvaltılarında ekmek ve unlu mamullerden tüketiyorum. Tabi ki beslenme sistemimi bozmayacak kadar.

Su tüketimini artırır.

Vücudun %70 sudur. Su tüketiminin düzenli olması besleme ve yaşam için en önemli faktörlerden biridir. Kişinin kilosuna göre değişmekle birlikte günlük 2–2.5 lt su tüketimini gün içine yayarak yapması önemlidir. Su dışında hiç bir şey (çay, kahve, asitli içecekler..) su yerini tutmaz. Su tüketimi sırasında dikkat edilmesi gereken önemli şeylerden biri de suyu yemek öncesinde ya da yemek sonrasında içmektir. İnsan vücudunun sindirim sistemi tek bir besini (protein, karbon hidrat, sebze vs.) sindirmeye programlanmıştır. Yemek yerken su içildiğinde suyu daha önce yediğin olarak görür ve bunun aynı enzimi salgılar. Bu durum enzim sistemini ve mideyi gereksiz yere çalıştırmaya neden olur. bunun için yemekle birlikte su içilmesini tavsiye etmem. Yemekten yaklaşık 15–20 dk önce içilmesi daha az yemek yemek içinde faydalıdır.

Su sindirim düzeninde içildikten 10–15 dk içinde bağırsaklara indiğinden mide yeni bir yiyecek ve içecek sindirimi için hazır olur. Su tüketimini gün içinde bölerek yapma vücut açısından çok sağlıklıdır.

Çok çiğneme

Midemizin dişi olmadığını hatırlatmak isterim. Mideye gönderdiğimiz yiyecekleri ne kadar küçük parçalara ayırabilirsek (önerilen miktar 28–40 çigneme arasıdır) midenin işini o kadar kolaylaştırmış oluruz. Sindirim kalitesi artar. Mesela Avrupalılar uzun saatler oturup akşam yemeği yerler ki bu çok doğru bir uygulamadır. Daha önce belirtiğim gibi sindirim sistemi tek yiyeceği sindirmek için enzimlerini kullanır. Bunun için yiyecekleri karıştırmadan aralıklar vererek tüketmek iyi bir sindirim için olmazsa olmazdır.

Örneğin bir çorbanın bağırsaklara inme süresi 15–20 dakika, sebze yemeklerinin sindirim süresi 30 dakika, et yemeklerinin sindirim süresi yaklaşık 60 dakikadır. Yemeklere aralık vererek karıştırmadan yemek sindirim kalitesini arttırır, aynı zamanda moleküllerine ayrılıp vücuda faydalı hale gelmek için kana karışmasını sağlar.

Arka arkaya karışık yemek yendiğinde vücut hangisini sindireceğini bilemediği için yaptığı işten vaz geçip besinleri çürümeye bırakacaktır. Hani içim çürümüş deriz ya..

Tamda burada vücudun doğru çalıştığını iki yolla anlayabilirsiniz.

1. Küçük tuvaletinin rengi ne kadar şeffafa yakınsa su tüketiminin o kadar doğru olduğunu anlayabilirsiniz.

2. Büyük tuvaletin kokusu sindirim sisteminin ne kadar doğru çalıştığını gösterir. Eğer bir koku hissediyorsanız sindirim tamamlanmamış, çürümeye bırakılmış demektir. Bu da karışık yediğini yada sindirimler arasında gerekli boşluğu bırakmadığını size haber verir.

Birde eskilerin çok doğru bir sözü var. Vücudu boşaltmadan tekrar doldurma. Herkesin bir vücut saati yani bağırsaklarını boşalttığı zaman vardır. Bunun düzenli olması sağlık göstergesidir.

Kabızlık hastalık işaretidir. Genelde su tüketimindeki hatayı işaret eder ki böyle durumlar yaşadığım günlerde su içmeyi unuttuğumu hatırlar bol su içme ile birlikte kısa bir zaman sonra yaşadığım zorluktan kurtulurum.

Beslenme sırasında karıştırma

Yukarıda üzerine basarak söylediğim gibi vücut tek tip enzim salgılar. Sindirim sırasında bunun için her zaman tek çeşit ve sıra ile beslenmek vücut açısında sağlıklıdır.

Burada biz etçil gruptan olduğumuz (0=sıfır kan grubu) için et konusunda başka bir ayrıntıya dikkat çekmek isterim.

Bütün etler; kuzu eti, koyun eti, dana eti, tavuk eti, balık eti, sucuk, salam, sosis hepsi ayrı cins hayvanların etleri olduğundan karıştırılması diğer durumda olduğu gibi sindirim yapılmaz hale getirebilir. Mesela her gün farklı bir eti tükettiğinde hem sindirim sistemi rahat eder. Hem de vücut fayda sağlar.

Ayrıca doğru bilinen bir yanlışı burada hatırlatmak isterim. Milli içeceğimiz ayran et ile birlikte tüketildiğinde yoğurt ve ayran yapısında bulunan kalsiyum nedeni ile demir emilimini engeller ve sindirimi yavaşlattığı için et sindirimini geciktirir ve midenin işini zorlaştırır.

Son olarak kolanın ve asitli içeceklerin 1 bardağında yaklaşık 12 küp şeker olduğunu hatırlatmak isterim.

Meyveler sıkılıp meyve suyu haline geldikleri zaman konsantre şekerdir. Sindirim sistemini pas geçerek direkt karaciğerde, karaciğerde yer bulamaz ise bel bölgesinde depolanacaktır.

Tüm diğer maddelerde başarılı olsan bile bu ikisini tüketmek, sağlık bir yana insanı hasta edebilir.

Yağ kullanımı

Vücutta biriken bel bölgesinde yuvalanan yağlar vücudun eritmeyi başaramadıklarından oluşur. İnsan vücudu vücut sıcaklığında 35–38 derecede tüm yağları eritir. Kanola yağını ve doymuş yağları eritmez.

Biz kanola/palm yağı kullanmıyoruz diyebilirsin. Ayçiçek ve benzeri yağların fiyatını ucuzlatmak için bu yağlarla karıştırıyorlar. Yada endüstriyel olarak üretilen hazır besinlerde kullanılıyor. Bu açıdan yemeklerde ve besinlerde zeytin yağını ve has tereyağını tavsiye ederim. Ayrıca hayvanın kendi iç yağı insan vücudu tarafından erişilebildiği için zararsızdır.

Bu prensiplere sıkı sıkıya bağlı kalarak yiyebileceğim ve yiyemeyeceğim yemekleri ayırt ederek, yememem gerek yemekler için hazzı öteleyip sabır göstererek altı ay- bir yıl içinde 15–20 kg gibi ürkütücü bir ağırlığı üzerimden atıktan sonra artık yemek yemek benim için keyif haline gelmiş, yemediğim farklı lezzetlerin tadını daha iyi almaya başlamıştım. Hatta bu durum benimle birlikte çekirdek ailemin yeme alışkanlıklarını değiştirdi. Bu durum tatil anlayışımıza bile yansıdı. O gün bu gündür, her şey dahil paket tatiller yaşamamızdan çıktı. Sadece sabah kahvaltısı olan seçenekleri tercih etmeye başladık ki bu durum bizim hayatımıza ve hatıra albümünü inanılmaz zenginleştirdi.

Yemek yemek artık bizim için keyfi haline geldiği için yediğimiz yemeğin tarihinden, ilk kimin yaptığına, yemek yediğimiz restoranın tarihinden, yemeği kimin yaptığına kadar bir çok konu bizi cezbediyor. Bu öğrenmeler ile birlikte midemiz ve beynimiz bayram ediyor, sürekli paha biçilmez alemlerde dolaşmamıza neden oluyor.

Tabi ki gastronomi şehrinde büyümüş Antep kahkesi kadar yuvarlak hatlara sahip, sevdiklerimin tabiri ile mıncıklamak için tombul yanaklara sahip birinin bu değişimi, çekirdek aileden başlayarak tepki ile karşılandı. Ailenin yemek keyfi gitti. Şirketten sağlık sorunlarımın olup olmadığı ile ilgili sürekli sorulara muhatap olur oldum. Şirket doktoru bile beni yakın takibe aldı. Herkes neden kilo verdiğimi sorar oldu. Ya Antep cephesi? Onların bu durumu kabullenmesi çok uzun zaman aldı. Özellikle anne ve babamın. Bu durum onların alışkanlıklarına tamamen zıttı. Annem bugün hala kabullenmekte zorlanıyor. Ama biliyor ki sağlıklı olan benim yaptığım. Bugün kilo ve yaşlılık kaynaklı birçok hastalıkla mücadele ederek hayatını sürdürmeye çalışıyor.

Evet artık bu duruma hayatımda bulunan tüm insanlar alıştı. Hatta benden sağlık besleme ve kilo verme konusunda tavsiyeler alır oldular.

Bu süreç hayatıma sadece kilo verme ve sağlıklı beslenmeyi katmadı. Disiplin, hazzı öteleme, hayır deme, kendini tanıma, irade gösterme, öğrenmeye ve değişime açık olma, model olarak değişimi yaşayayarak gösterebilme bu süreçte en büyük öğrenmelerim.

Kilo verme sürecinde sadece besinleri ve beslenme düzenin değiştirip, vücudumun nasıl çalıştığını öğrendiğim süreç sürekli hayatımda yaptığım iyileştirmelerle devam ediyor.

Yaptığım yeni iyileştirmeleri başka bir yazımda sizlerle paylaşıyor olacağım.

Kalın sağlıcakla

Yazımı beğendiyseniz alkışlamayı , başkalarına tavsiye etmeyi, kaydetmeyi unutmayın. (Maksimum 50'ye kadar alkış atılabildiğini biliyor muydunuz?)

Yorum yaparak bana geri bildirimlerde bulunmanız ise daha iyi yazılar yazmam için teşvik edici olacaktır.

Ayrıca bana Mustafabasar sosyal medya hesaplarımdan veya mustafabasar54@gmail.com mail hesabımdan her zaman ulaşabilirsiniz.

Mustafa BAŞAR
Mustafa BAŞAR

Written by Mustafa BAŞAR

Gelecek BEN'e içerik üretiyorum.

Responses (2)